26 Ekim 2009 Pazartesi

Müfredat

Yaptığım araştırma ve analizler sonucunda herkesin Zeynep diye tanıdığı vardır. Dünya'da o kadar çok Zeynep var ki, inanın bir tanesi ile muhabbetiniz, tanışıklığınız vardır. Evet bunu idda ediyorum, itiraz eden varsa ya adı Zeynep'dir ya da asosyaldir. Bir diğer konu ise Gamze'ler hakkında. Eskiden ne kadar çok Gamze vardı. Galiba Gamze ortaokul, lise ismi. Daha sonra Gamze'ler yok oldu. Yani ben Gamze diye üniversite öğrencisi hayal edemiyorum ya da Gamze diye bir çalışan yok, olamaz. Bence Gamze'ler müfredat gibi bir şey, lise sona kadar varlar.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Can you put a price on peace?

Uzun bir süre geçti, tam tamına 6 aydır blog'a yazı yazmıyorum. Sebebini bilen biliyor, vatan borcu. Askerlik mevzusu hakkında çok şey yazmak istemiyorum, çok gerekli görmüyorum. Tek istediğim herşeyin eskisi gibi olması, belki biraz daha iyi olması, buna umut ediyorum ve bunun için çabalıyorum. Kahramanımız bir maceranın daha sonuna geldi, bakalım bir sonraki macerada onu neler bekliyor.
Escape is just the beginning...

23 Mart 2009 Pazartesi

Made In China

Nasıl ki bir lisan bir insan, bir nisan eşek şakası günü, bir de bir insan bir estruman. En az bir müzik enstrumanı çalmalısın der büyüklerimiz. Ruh gıdanı kendin üretmiş olursun. Ben üretim hevesiyle genco zamanlarımda akustik gitar çalmıştım. Kurs aldığım yerde bir çok müzik enstrumanı vardı. Piyano, klarnet, keman... Ama benim her zaman gözüm köşede zilleri pırıl pırıl parlayan bateri de olmuştu. Çok kez çaldım, çok iyi çalmadım ama keyif aldım. Bu ruha ve egoya iyi gelen müzik enstrumanında kulağımın pasını gideren hep China olmuştur. China genellikle sert parçalarda kullanılan, vurdukça gorilleşmenizi sağlayan, kulak tırmalayan bir zildir, pek severim. Yine üşenmedim, iğrençliğimden gram taviz vermeden, sırf abisinin baterisi var, hem de China zilli diye aynı kişiyle tekrar sevgili oldum. Önce liseye gidip, onu kaloriferin oraya çağırdım ve bir kez daha çıkma teklifi ettim, şaşırdı, zaten sevgili olduğumuzu söyledi ama kabul etti yine de. Bilmiyordu pis emellerimi, "ŞŞşşş sus" dedim, işaret parmağımla dudaklarına dokunarak, "deliyiz" dedim...



17 Mart 2009 Salı

Motorpisiklet Sevdası

Kimisi için günlük ihtiyaç, kimisi için haftasonu eğlencesi, kimisi için hayat tarzı bu motorsiklet olayı...Kim binerse binsin bağımlısı oluyor orası kesin. Peki bende de var mı bu sevda? Bana birisi gelse, bu sektörden anlayan, şu şu sorulara cevap ver, elde edilen sonuçlar doğrultusunda " evet sana bir motor almak lazım " dese veya " hadi lan ordan götten bacak, motor senin neyine " dese, bende ağzına efsane uçan tekmemden atsam. Bana yardımcı olsun diye ömrünü motora adamış arkadaşımla çok konuştum, geleceğe yatırım yaptım Buff aldım, hatta o kadar iğrençleştim ki, sırf abisinin motoru var diye bir kızla sevgili bile oldum fışışfhşşfffşıhfşı...
Şşş bi tane yakışır be bana, he?


11 Mart 2009 Çarşamba

Countdown To Extinction

Son bir haftadır, özlediğim ve hayatımda önemli yerleri olan albümleri dinliyorum. Albümleri diyorum çünkü eskiden leblebi gibi mp3 çekip, dinleyemezdik. Bir cd veya kaset alırdık, gözümüz gibi bakardık, o albümdeki tüm parçaların hakkını vererek dinlerdik. Tamam gencim, fazla yaşlı triplerine girdim ama cidden öyledi, valla lan. Ha dinliyorum neden, terapi gibi geliyor, bunları söylememin pek anlamı yok, biliyorum herkes için müziğin böyle etkileri vardır, belki bana etkisinden daha çok etkileri vardır sizlerde...Neyse dinliyorum çünkü, sevdiğim, değer verdiğim şeyleri tek tek hafızama kazıyorum, ihtiyacım olduğunda onları kulağımda çınlatıcam, gözümün önüne getircem...Son bir kaç işlem kaldı, 2 Nisan'da sınav, 12 Nisan birliğe teslim olcam. Gidiyorum dostlar askere.
Beynimi harddisk olarak düşünürsem, D:/Müzik klasöründe Childern Of Bodom, Deftones, In Flames, Megadeth, Nihat Doğan, Pantera, Soulfly olacak sanırım, galiba en çok bunları dinleyeceğim beynimin içinde. D:/Fotoğraflar klasörüne gelince ise; İzmir, Foça, Petkim, Dostlar, Aile, Mağara...
Harddiskte en önemli ve büyük yerin ise kime ait olduğu gayet belli değil mi? Keza kalbimde...

22 Şubat 2009 Pazar

Buff

Ne midir Buff? Aslında ne değildir demek lazım. Uzun zamandır internette görüyordum, hatta aralık ayında İstanbul'a Adrenalin'e uğradığımda yakından incelemiştim. Bir bandana kıvamında kumaş parçası için pahalı gelmişti, dur dedim bakarsın ilerde ucuzlar, daha üstün teknolojilisi çıkar(babama selam ederim; bilim&teknik okuyup, yeni teknoloji çıkacakmış diye diye adam gibi bilgisayar alamadım yıllarca). Neyse bizim yobaz Cem'e de bahsettim bundan, onun da haberi varmış, yakından takip ettiği bir sitede ucuza satışa sunulmuş. Hemen tel çakdı, heyecanlıydı, o da benim kadar. Cem bir tane, ben de 2 tane patlattım (Çünkü Cem'in sevgilisi yok bir de Cem fakir ama bir o kadar da fucker). Tam benlik, orjinal bişi. Dikişsiz, içi boş kolsuz tshirt gibi, mikro fiber kumaşdan yapılmış. 50-60 farklı modeli var. Resmen benim elim, ayağım oldu. Atkı gibi ağızda, yüzde kaşıntı yapmıyor, taşıması çok kolay, yeri geldiğinde bere de oluyor ve daha niceleri. Aşağıda göreceğiniz resimde nasıl kullanacağınızı görebiliyorsunuz. Tabi ki Fret Cem [32] çok beğendi. Aklı kaldı...



6 Şubat 2009 Cuma

Tospagen Kulesi

Şimdi bu Volkswagen iyice azdı tamam mı? Herifler sanırım şu an dünyanın en taşaklı otomobil firması. Aklınıza gelmeyecek otomobil şirketlerinde hisseleri var veya onlar için araç dizayn ediyorlar. Mesela şu an piyasada gördüğümüz o yakışıklı Seat Leon bir tospagen mühendisinin ürünüdür. Keza Skoda ve hatta ve hatta (Caner çok sever) o 1001 beygirlik Bugatti Veyron ayıoğlu ayının oğlusu da bir tospagen işidir. Neyse efenim adamlar işi biliyor kısacası. Almanya Wolfsburg'da şirketin fabrikası ve yanında da fabrika satış mağazası var (outlet gibi değil gibi), buraya gelip sipariş veriyorsunuz. Diyorsun ki; "sayın hans bey, ben hanıma bir golf alacam da, diyorum ki siz bana ordan bir kırmızı 1.4 çekiver, koltukları kırmızı dikişli krem rengi olsun, ses sistemi çok güçlü olmasa da olur, yüksek ses yasak zaten, alimenyon alaaaşımlı jant olsun şimdilik bu kadar ha içecek olarak benzin lütfen" sonra siparişiniz sıraya giriyor. Hazır olunca haber geliyor, bekleme salonununda bekliyorsunuz. Bilgisayar aracılığı ile yaklaşık 12 katlı, ikiz kuleden aracınız bulunup, asansörle bekleme odasına, üzerinde plaka, üzerinde anahtarı ile geliyor, atlayıp tapagaz eve gidiyorsunuz. İşlem gayet basit ve keyifli...



Beetlejuice & Joker

Yıl 1990, ben daha 1 senelik sünnetli pipiyle teyzemin evdeyim, hava soğuk. Annemler dışardan geldi, abimin elinde bir VHS kaset. Film izlicez dedi, oturduk heyecanla izledik. Beetlejuice filminden en çok akılda kalanlar gotik kız, şarkılar, danslar ve zibidi karakter. Ben işin Tim Burton, Heath Ledger kısmında değilim. Alın size iki fırlama tip. Bu ikisinin oynadığı film hiç olmayacak sanırım, olsa da saçma olur ama it gibi de izlenir eheheheh...tipler gel yea ehehe


28 Ocak 2009 Çarşamba

Stop Motion

Parça adı : Oren Lavie - Her Morning Elegance
Normalde böyle slow parçalar dinlemem ama klip çok hoşuma gitti, şarkı da fena değil. Asıl hoşuma giden klibin çekim şekli, sürükleyici olmuş...

24 Ocak 2009 Cumartesi

Eski İshali

Yine eskilerden bişiler, araba reklamları. İshal olmuş gibi üst üste yazdım bu konuları umarım sıkılmamışsınızdır. Sıkılsanız kaç yazar, benim paşa gönlüm yazmak istemiş, kime ne be...






Nostaljika

Eski arabalardan bahsetmişken, eski albümlerden de bahsetmek gerekir diye düşündüm. Hadi arabalar biraz idare ederdi de bunlar mega korkunç be bilader...

neyi burunla çalarım, kadınımı etkilerim her türlü

aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk


fotoşop sayesinden bulutların üzerine çıktım

Futuristik Konsept Araçlar

Her otomobil tasarımcısı kendi keyfi için veya çalıştığı firma için konsept araç çizerler. Bu araçlar gelecekte üretelicek olan araçların aynası olur genelde. Bende 1930-1950 yılları arasında yapılmış olan bir kaç konsept araç fotosu buldum ancak bunların olayı seri üretime geçemeden bitmiş...





18 Ocak 2009 Pazar

Bir Kaç Ünlü

Hepimizin izlemiş olduğu filmlerden bir kaç oyuncu;

1) Plymouth Fury (1958): Christine'i izlerken evde tek başımaydım ve bildiğin gerim gerim gerilmiştim. Beni korkudan korkuya sürükleyen bu güzel filmin tabi ki baş rol oyuncusu bu araba. Fazla Amerikan arabası bilmem ama bunun cidden değişik bir havası var, seviyorum...

2) Cadillac Ambulance (1959): Ne zaman melodisini duysak, logosunu görsek bizi heyecana sürüklemez mi Ghostbusters? Kahramanlarımızı maceradan maceraya taşıyan araç hepimizin aklında bir yer etmiştir az çok...

3) Shelby Mustang (1967): Her insanın bir efsane aracı vardır. Gone In 60 Seconds filminde, boş bakışlı Nicolas Cage'in canlandırdığı karekterin de efsane aracı Mustang. Bu güzellik yüzünden adamın ömrü tükenmişti be.


4) Ford Mustang (1968): 68 kuşağından en ayık çıkan şey budur sanırım. Ayıoğlu ayının oğlu gibi olan bu arabayı, The Fast And The Furious Tokyo Drift filminde gördük...


5) Dodge Charger (1970): Bu araç hakkında fazla bilgim ve fikrim yok ama özellikle bu fotoyu seçtim. Yanındaki zibidiye bakınca kendisinin ne kadar efendi olduğunu görüyoruz. The Fast And The Furious serisinin ilk filminde görmüştük...

6) Ford Falcon (1973): Her ne kadar kendisi fazla tanımasak da Mad Max filminde Mel Gibson'ın yol arkadaşıydı.


7) Ferrari 308 (1979): Pazar günleri keyifle izlenen dizilerden, Magnum'da ilk defa gördüm Ferrari'yi. Karizmatik, bıyıklı Magnum maceralara ve kızlara bununla yetişirdi hızır gibi.


8) DeLorean (1981): Ulan şimdi Tv'de çıksa, herhangi bir tanesi, izlerim sonuna kadar. Hepimizin çocukluğuna, hayal gücüne katkısı oldu Back To The Future serisi. Bebişin yeri de çok farklı tabi ki...


9) Pontiac Firebird (1982): Kara Şimşek the konuşan araba, ayrıca Micheal Knight'ın saça gel.


10) GMC Vandura (1983): A takımının müthiş aracı, her macerada maskelenip karşımıza çıkar, kahramanlarımızı hayatlarını kurtarır, ne hayrandık, ne hastaydık sana...





Zombi Parti

Eski playboylardan (playboy: oyun çocuğu anlamında) Ömer ve Cem sayesinde bir oyunla tanıştım. Left 4 Dead; karanlık, gotik atmosferlerde, yapay zekanın yüksek olduğu, bol zombili bir oyun. Oyunda 4 karekter var, herhangi birisiyle şehirde hayatta kalma çabası. Zombi sayısının haddi, hesabı yok adeta zombi akıyür akıyür. Oyun sektörüyle çok alakam yoktur ancak bunu oynarken elim, ayağım titredi. Bildiğin korkunç ama mega eğlenceli bir oyun. Hele geçenlerde Ömer'in evde (Tuzcuoğlu Residence) 3 bilgisayar bağladık ve multiplay yaptık ki aman aman diyim ben sana...Cem işlerini bitir, en kısa sürede 4 bilgisayarla bu partiyi gerçekleştirmeliyiz. left fo dead, left fo dead, left fo dead, left fo dead...



16 Ocak 2009 Cuma

Logo Evrimi

BMW


Tospagen

Renault

Bildiğin Pejo

Alırsın Ford, olursun Lord

15 Ocak 2009 Perşembe

Rüyada Metallica Görmek

Bu sabah saat 06:00 sularında uykumdan kalktım. Uykumun bölünmesinin sebebi, uzun zamandır görmediğim fantastik, saçma bir rüyaydı. Rüyamda Alsancak'ta evimiz varmış. Yılbaşında arkadaşlarım ile bu evde takılcakmışız. Bu esnada İstanbul'dan bir telefon geliyor bana. Burak mygitar.com'un bir faaliyeti için benden yardım istiyor. Kanser olmuş ve yakında ölecek olan bir üyeleri, ölmeden önce Metallica'yı görmek istiyormuş. Kanser çocuğun yolculuk riski olduğu için mygitar.com Metallica'yı İzmir'e getirecekmiş. Burak'ın benden istediği de; "Hacım İzmir'de boş ev var mı?" Neyse olayların o kısmı hızlı gelişiyor ve Metallica yılbaşı için bizim eve geliyor. Ben, Metallica ve Arkadaşları, Petkim'den bir kaç dost, Burak ve Kanser çocuk yılbaşında içip, sıçıp, şarkılar söylüyoruz ama çocuk etkilenip, rahatsız olduğu için evde sigara içemiyoruz. Caner ve ben bilmediğimiz şarkı sözlerinde, huhahhı hahayyuuuu gibilerinde bilmediğimizi çaktırmadan söylüyoruz sözleri. Deniz baya içiyor, paso Metallica'nın yanında, adamlara sarılıp duruyo. Sonra benim telefon çalıyor, arayan Beco. Her ne kadar kendisini hayatım boyunca görmemiş olsam da mega mutlu oluyorum, "hemen bize gel, sana süprizim" var diyorum. Beco geliyor, apartmanın aşşasında buluşuyorum ve görür görmez "OoooOo Beco" diyorum, ilk sorum tabi ki; "aga çkmk ve levo yok mu yeaaa" diyorum...Beco da; "saf Levent gelmiş, sizin evi aramış aramış bulamamış, çkmk'ye küstüm ben, hadi süprizi göster" diyo. Bir çıkıyoruz eve, Beco'yu salona sokuyorum, ikimiz de şok oluyoruz. Tabi ki o Metallica'yı gördüğü için şok oluyor, ben de Cem Öztürkjant ayısının kanser çocuğun baş ucunda eşşşşek gibi sigara içerken gördüğüm için şok geçiriyorum...Yapma etme derken bitiverdi rüya. Uzun zamandır böyle saçma ve uzun süren rüya görmemiştim ama uyanınca güldüm baya...

10 Ocak 2009 Cumartesi

Fotaşopla Çiftleşme

Hoca bir gün göle maya çalmak için ormandan yürüyormuş. Karşısına bir katır çıkmış, şaşırmış çünkü ilk defa görmüş. Sormuş katıra; "40 yıllık eşşşek binicisiyim, ben senin gibi mahlukat görmedim, sen nesin, ne ayaksın" tabi katır da boş durur mu; "Ben at ile eşşşşeğin (eşşşşeğe altın semer vurmuşlar, bizim eşşşşek yine eşşşşek aynı eşşşşek; neyse bu atasözünü de başka zaman anlatcam) çiftleşmesinden oldum" demiş. Hoca tapagaz yola devam etmiş. Bu seferde karşısına bir kurtköpeği çıkmış. "Bu ne ki yaa" demiş, kurtköpeği de; "ben kurt ile köğeğin çiftleşmesinden oldum" demiş. Bizim hoca şaşkınlık içinde yola devam etmiş, bir bakmış yine bilmediği bir mahluk-ul yaratık, "ula yeter la ne biçim ormana düştüm, ne skimsonik bi memleket la bura, ya peki sen nesin " demiş. Yaratık; "ben devekuşuyum" demiş, hoca da; " e ebenin amı artık fiko, ya tutarsa" demiş...








Goril, köpek olan çok korkunç, Underworld filmindeki lykan'lara benzemiş...

Dakar 2009

Geçen sene terör olayları yüzünden yapılamayan Dünya'nın en zorlu rallisi bu sene rotasını değiştirdi. Bu sene Arjantin'in başkenti Buenos Aires'den başlayarak, Patagonya ovaları, Atakama Çölü, And Dağlarından tekrar başladığı noktada bitecek. Toplam 9574 km parkurda 230 motorsiklet, 30 atv, 188 otomobil ve 82 kamyon yarışıyor.


Ülkemizden de motorsiklet kategorisinde Kutlu Torunlar ve Kemal Merkit yarışıyorlar. Böyle bir yarış için tercihiniz tabi ki goril gibi bir motor olan KTM olur. Git vur duvara bana mısın demez ayıoğlu ayının oğlu, ne biçin bir cihazdır yahu...



onu yapalım karşim